Lüks ve estetiğin birlikteliğinden doğan bu villa projesinde, mermerin zamansız dayanıklılığı ve zarafeti tasarımın temel ilham kaynağı olmuştur. Proje, seçkin malzeme detayları, dengeli oranları ve peyzajla bütünleşen geniş teraslamalarıyla yaşamın en rafine hâlini mekânsal biçimde yorumlamaktadır.

 

 Her bir müstakil birimin zemin teraslarıyla birlikte 450 m² taban oturumuna sahip olması, yaşam alanlarına ferahlık kazandırmakta; toplamda 1.447 m²’lik arsa alanı üzerinde konumlanan yapı kurgusu ise doğayla güçlü bir ilişki kurmaktadır. Böylece mekânlar, kullanıcıya hem özel hem de sosyal yaşam alanlarını dengeli biçimde sunan bir yerleşim mantığıyla tasarlanmıştır.

 

Mermerin doğal dokusu ve parlak yüzeyi, iç ve dış mekânlarda süreklilik duygusu yaratmakta; suyun akışı, yansıma ve ışık oyunlarıyla desteklenerek mekâna dingin ama güçlü bir atmosfer kazandırmaktadır. Bu etkiyi pekiştirmek için aydınlatma elemanları, mermerin yüzey karakterini ön plana çıkaracak şekilde kurgulanmıştır.

 

 Kütle tasarımında netlik, keskinlik ve denge ilkeleri öne çıkarılmış; mermerin geometrik sadeliğinden beslenen bir form dili tercih edilmiştir. Dinamik çizgilerle oluşturulan kütle kompozisyonu, yapının çağdaş estetiğini güçlendirirken, büyük açıklıklar ve yüksek tavanlar sayesinde doğal ışığın iç mekâna nüfuzu maksimize edilmiştir.

 

 Dış mekânda yer alan özel yüzme havuzu, peyzajla bütünleşen bahçeler ve geniş teras alanları, kullanıcıların sosyalleşebileceği ve doğayla bütünleşebileceği açık hava kurgusunu desteklemektedir. Böylece proje, yalnızca bir konut değil, yaşam kalitesini estetik bir düzleme taşıyan bütüncül bir mekânsal deneyim olarak kurgulanmıştır.